17 Haziran 2009 Çarşamba

Burçlar ve bunaltan tarafları

Koç: Sana kalsa dünyada herkes aptal, bir sen akıllı! Millete öğütler verip ukalâlık taslar, önüne yemek koysan beğenmez. Allah düşmanların başına vermesin…

Boğa: Sen ayrı bir panel konususun. Kafayı iş yapmakla bozmuşsun, sanki dünyayı sen kurtaracaksın! İnatçı mı inatçı, dik kafalı… Komünizm bitti kardeşim!

İkizler: Sen hızlı ve pratik düşünebiliyorsun ama kendinden çok şey verip karşındakinden az şey bekliyorsun, yani akıllı geçinme! Ayrıca çoğu şizofrenin de ikizler burcundan çıktığı söyleniyor, bilgine…

Yengeç: Sen sempatik ve başkalarının problemleriyle ilgilenir görünmeye çalışan son derece yapmacık birisin. Ama biz bu sahte şirinlik numaralarını yemeyiz. Bu arada akıl hastanelerindekilerin %90′ınm yengeç burcu olduğu söyleniyor. Haberin olsun!

Aslan: Sen kendini dünyanın zirvesindeki kusursuz insan sanmaya devam et. Millet senle ne dalga geçiyor, haberin yok. Tenkide hiç gelemeyen, kendini beğenmiş zavallı aslan parçası… Sen kendini bir odaya kapat ve hayatının geri kalanını duvarı seyrederek geçir bakalım.

Başak: Sen pek aklı başında otoriter biri olduğun için dağınıklığı sevmezsin değil mi? Ama senin her tarafı didik didik kontrol etme huyundan millete fenalık geldi! Gayet soğuk, ruhsuz tipsin maalesef. Zaten telefon görüşmesi yaparken uyuyakalabilen birinden başka ne beklenir ki?

Terazi: Sen sanatçı ruhlu olduğun için apayrı saçma bir boyutta yaşıyorsun. Böyle aklı bir karış havada gezen adamın iş bulması pek muhtemel değil, ömrünün sonuna kadar aylak aylak gezersin, sonunda da her büyük sanatçı gibi “Kimse beni anlamadı!” diye çıldırırsın, yarım aklın da gider.

Akrep: Sen hele sen! Tuhafların içinde en tuhaf olan! içten pazarlıklı, kıskanç, ahlâk anlayışı sıfırın altında! Çoğu Akrep’in eninde sonunda korkunç bir cinayete kurban gittiğini duymuş muydun?

Yay: Sen herşeyin iyi tarafını gören şen şakrak bir tipsin, kendini buna alıştırmışsın ne de olsa; yeteneksizliğini ve talihsizliğini başka türlü örtemezsin değil mi? Seni adam yerine koyup bu kadar yazanda kabahat..

Oğlak: Sen tutucu ve risk almaktan kaçan birisin. Böyle biri dünyada ne diye yer işgal eder ki! Şöyle bir etrafına bak bakalım, hangi kayda değer insanın Oğlak burcundan çıktığı görülmüş?

Kova: Sen güya çok atak birisin ya, birşeyi elde etmek için her türlü yalanı söylüyorsun. Ama yalanı bile beceremiyorsun. Aynı hataları döne döne yapıyorsun, çünkü kafan almıyor. Ne sinirleniyorsun? Doğruları söyleyince kabahat oluyor değil mi?

Balık: Maşallah, senin hayal gücün pek gelişmiştir. Devamlı FBI’dan, ClA’den birilerinin peşinde olduğunu düşüne düşüne sonunda kafayı yiyeceksin. Ama sen en iyisi hayallerinle baş başa kal, nasılsa arkadaşlarının arasında en ufak bir dikkat çeken tarafın yok. Kendine güveni olmayan öyle sessiz sedasız bir tipsin işte..

BIRAKIN IŞIĞINIZ YAYILSIN...

Uzaklarda küçük bir kasabada genç bir adam kendi işini kurdu bu, iki caddenin köşesinde bir perakendeciydi Adam dürüst ve dost canlısıydı,insanlar onu seviyorlardı. Ondan alış veriş yapıyorlar ve arkadaşlarına tavsiye ediyorlardı.Adam bir yıl içinde bir dükkandan, Amerikanın bir ucundan diğerine uzanan bir zincir yarattı.

Bir gün hastalanıp hastaneye kaldırıldı.Doktorlar az zamanı kalmış olabileceğinden endişe ediyorlardı.
Üç yetişkin çocuğunu yanına çağırdı ve onlara bir görev verdi:
"İçinizden biri yıllar boyu uğraşarak kurduğum şirketimin başına geçecek hanginizin bunu hakketiğine karar vermek için,her birinize birer dolar vereceğim, şimdi gidip bu birer dolarla ne alabiliyorsanız alacaksınız,ama bu akşam geri döndüğünüzde paranızla aldığınız şey hastahane odamı bir uçtan bir uca doldurmalı."

Çocuklar bu başarılı şirketi yönetme fırsatı karşısında heyecana kapıldılar. Üçüde şehre gidip parasını harcadı. Akşam geri döndüklerinde babaları sordu:
"Birinci, çocuğum ,bir dolarla ne yaptın ?"

Çocuk cevap verdi:
"Arkadaşımın çiftliğine gittim,bir dolarımı verdim ve iki balya saman aldım."
Sonra odadan dışarı çıktı ,saman balyalarını getirdi ,açtı ve havaya savurmaya başladı. Oda bir anda samanlarla dolmuştu.Ama biraz sonra samanların tamamı yere indi ancak babanın söylediği gibi odayı bir uçtan öbür uca dolduramadı. Adam sordu:
"Peki ikinci çocuğum ,sen paranla ne yaptın?."

"Yorgancıya gittim .İki tane yastık aldım ."
Bunu söyleyen çocuk ,yastıkları içeri getirdi ,açtı ve tüyleri bütün odaya dağıttı. Zaman içinde bütün tüyler yere düştü, böylece oda yine dolmamıştı.
"Sen üçüncü çocuğum, sen paranı ne yaptın?."
diye sordu adam;

"Dolarımı cebime koyup senin yıllar önceki dükkanın gibi bir dükkana gittim.Dükkanın sahibine parayı verdim ve bozmasını istedim. Dolarımın 50 centini İncilde yazıldığı gibi çok değerli bir şeye verdim, 20 centini şehrimizdeki iki yardım kurumuna bağışladım, 20 centte killiseye verdim, böylece bir onluğum kaldı. Bununla iki şey aldım."
Çocuk elini cebine atıp bir kibrit kutusu ve bir mum çıkardı. Işığı kapatıp mumu yakınca oda mumun yaydığı ışıkla dolmuştu. Oda samanla veya tüyle değil, bir uçtan öbür uca ışıkla dolmuştu.Baba memnundu.

"Çok iyi oğlum .Bu şirketin başına sen geçeceksin,çünkü yaşam hakkında çok önemli bir şeyi ,ışığını yaymayı biliyorsun.Bu çok güzel.

N'Qubein

14 Haziran 2009 Pazar

küçük kız ve kuşlar :(

Babası İspanya''''nın en ağır siyasi cezalarının verildiği bir hapishanede mahkumdu küçük kızın. Fırsat bulduğu her hafta sonu babasını ziyaret için annesiyle birlikte hapishaneye giderdi.

Yine bir ziyarete giderken babası için çizdiği resmi yanında götürdü ancak hapishane kurallarına göre özgürlüğü çağrıştıran her türlü şeyin mahkumlara verilmesi yasaktı.Bu sebeple kağıda çizdiği kuş resmini kabul etmemişler ve oracıkta yırtmışlardı... Çok üzülmüştü küçük kız...Babasına söyledi bunu,o da ''''üzülme kızım, yine çizersin; bu sefer çizdiklerine dikkat edersin olur mu?''''dedi.

Küçük kız diğer ziyaretinde babasına yeni bir resim çizip götürdü.bu sefer kuş yerine bir ağaç ve üzerine siyah minik benekler çizmişti. Babası keyifle resme baktı ve sordu: ''''Hmmm!Ne güzel bir ağaç bu! Üzerindeki benekler ne? Portakal mı?
Küçük kız babasına eğilerek, sessizce: ''''Hşşşşt! O benekler ağacın içinde saklanan kuşların gözleri!.....''''

12 Haziran 2009 Cuma

Demek gidiyorsun küçük kırlangıç..

Demek gidiyorsun küçük kırlangıç,
Sıcak ülkelere.
Oradaki badem çiçeğine,
Benden selâm söyle.

Artık yağmurlar başlıyor,
Kış kapımızda.
Sesini özleyeceğim,
Göğe baktıkça.

O sıcak ülkelere varınca,
Terleyen kuşları ara,
Kalkıp gelsinler artık,
Kışlar güzeldir bizim burda.